Ülkemiz 24 Haziran´da bir seçime gidiyor. Bu seçimin özelliği 16 yıldır iktidarda olan AKP´nin diğer rakiplerini hazırlıksız yakalamak, diğerlerine göre daha baskın bir şekilde seçime girebilmek için almış oldukları karar gözüksede aslolan ekonomideki kısırlık, eğitimdeki çözümsüzlük, sanayideki durgunluk ve gösterişli binaların verimsizliğidir.
16 Nisan’da bir referanduma gittik. Referandumda başkanlık sistemini çoğunlukla kabul edildi. Ama başkanlık sisteminin kuvvetler ayrımını yok saydığını ve TBMM’nin görevlerinin zayıflatıldığını “EVET” diyen arkadaşlarımızın büyük çoğunluğunun bilmediğini arazide çalışırken görüyoruz. Biz Saadet Partisi olarak Başkanlık sistemine karşı değiliz belirttiğimiz gibi kuvvetler ayrımının yok sayılmasına, Meclis’in zayıflatılmasana karşıyız.
Türkiye´de bir hava estirilmeye çalışıyor. Benden değilsen sen vatan hainisin anlayışı ile Aziz milletimizi kutuplaştırmayı başardıkları arazi çalışmalarında rast geliyoruz.
Milletimiz maalesef bir gerilim ve kutuplaşma içine düşürülmüş bulunuyor. Hava, su kadar huzura muhtacız. Sadece bugün değil, birçok vakit ülke olarak büyük badireler atlattık. ‘Alevi-Sünni, Kürt-Türk, şu partili-bu partili, muhafazakar-liberal, sağcı-solcu’ denilerek kardeş kardeşe düşman edilmeye çalışıldı.
Biz Saadet Partisi olarak iktidara geldiğimiz takdirde öncelikle kuvvetler ayrımının varlığını koruyacağız ve Meclis’imizi daha güçlendireceğiz. Ülkemizde her kesimin eşit bir şekilde yaşamasını ve adalet ekseninde yönetilmesini sağlayacağız. Tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine ivedi bir şekilde geçiş yapacağız. Ağır sanayi hamleleri ile özellikler Anadolu şehirlerimize geri dönüşleri hızlandıracağız. Dış politikadaki çıkmazlığa son verip doğru adımlar atarak, dış politikada şahsiyetli bir Türkiye haline getireceğiz. Tarım bitmiş durumda, yeniden tarım politikaları çizilecek ve çiftçinin yüzünü güldüreceğiz.
Çocuklarımız neşesiz, gençlerimiz işsiz, annelerimiz umutsuz, babalarımız çaresiz. Ekonomik, sosyal, ahlaki bir bunalımın içinde sürüklenip duruyoruz.
Biz hep doğru olana talip olduk. Bizim mücadelemiz milletvekili sayısıyla, bakanlık pazarlığıyla ölçülecek bir mücadele değildir. Bizim mücadelemiz hak yiyenlere karşı, hakkı yenenlerin mücadelesidir.
Üniversite mezunu işsizlerin, eli nasırlı, yüreği hüzünlü çiftçilerin, “fabrikası haraç mezat elden çıkarılan şeker işçisinin”, üretimine kota konan pancar üreticisinin hakkını arıyoruz.
Bir gece ansızın bir kararname ile işinden, eşinden, aşından edilenlerin hakkını arıyoruz. Açlığa mahkum edilen emeklinin, asgari ücretlinin hakkını arıyoruz. Sadece seçim öncesi hatırlanan esnafın hakkını arıyoruz. Hukuksuzluğa karşı hukukun, kararnameye karşı kanunun mücadelesini veriyoruz.
Bendeniz milletvekili olarak seçilirsem Sinop’umuzun her ilçesine bir irtibat bürosu açarak hemşerilerimin ne sıkıntısı var ise o bürolarda görüşüp, dertleşip nasıl çözüme varacağımızı birebirde halletmek için gece gündüz demeden çalışacağız. Bu çalışma ile tüm Sinop ‘lu hemşerilerimizin sorunlarını dinlemek ve elimizden geldiği sürece tüm sorunları çözüme kavuşturmak olacaktır.
Sinop’umuz en çok göç veren illerin arasında yerini almış ve Türkiye’nin en yaşlı şehiri durumda. Bu görüntüden anladığımız kadarıyla göçü önlemek adına bugüne kadar ki vekil arkadaşlarımızın bir gayreti olmadığını görüyoruz. Biz bu işi kendi işadamlarımız ile halledecek gücümüzün olduğu kanaatindeyiz. İşadamı hemşerilerimiz ile görüşeceğiz, yatırımlarını memleketlerine yapmasını öncüleyeceğiz. Yani önceliğimiz Sinoplu işadamlarımız, öncülüğümüz Sinop’umuza yatırım. Bir sonraki adımı ise karadenizli işadamlarımız olacak.
Gelin bir olalım, el ele verelim. İçine düşürülmüş olduğumuz bataklıktan birbirimize el atarak, umut olarak çıkalım. Gelin el ele verelim. Çocuklarımız, gençlerimiz geleceğe umutla baksın. Annelerimiz çocuklarının geleceğinden emin olsun. Çalışanlarımız korkusuz bir şekilde, endişe duymadan yastığa başını koysun.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.