Hürriyet’ten Mesut Hasan Benli’nin haberine göre dava dosyasında, G.D, Karadeniz’in bir ilçesinde yaşıyordu. 2011’de 13 yaşındayken cinsel istismara maruz kaldığı belirtildi. Cinsel istismar olayıyla ilgili olarak 4 sanık hakkında “Çocuğun cinsel istismarı, kişi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan ağır ceza mahkemesinde dava açıldı. Olayın asli faili olduğu iddia edilen 2 sanık tutuklu, diğer iki sanık da tutuksuz yargılandı. Yaklaşık 5 yıl süren davada, yerel mahkeme sanıklara 13’er yıl hapis cezası verdi.
18’inde nikah
G.D, 18 yaşına girdiğinde bir bakanlığın taşra teşkilatında memur olarak işe girdi. Yerel mahkeme kararının temyiz edilmesi üzerine ceza dosyası, 2016 yılında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na geldi. Bu süreçte tutuklu sanıklardan biri hayatını cezaevinde kaybederken, diğer sanık H.K. tahliye oldu. Yargıtay savcılığı, yerel mahkemenin sanıklara verdiği cezanın onanması için tebliğname hazırlayarak dosyayı Yargıtay 14. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Yargıtay’ın kararı beklenirken G.D, kendisine cinsel istismarda bulunan sanığın oğluyla evlendirildi. Genç kadın, hem kendi hem de eşinin ailesinden “şikayetinden vazgeçmesi için” gördüğü baskıya rağmen şikayetinden vazgeçmedi.
Devlet gizledi
Yaşadığı baskılardan bunalan genç kadın, Kasım 2018’de yaşadığı ilin asliye hukuk mahkemesine başvurarak, kendisine istismarda bulunan tutuklu sanıklardan H.K.’nın tahliye edilmesi üzerine yaşadığı ilçeye döndüğünü, korku içinde olduğunu ve bu şehirden uzaklaşmak istediğini belirterek, işyerinin değiştirilmesi ve adres bilgilerinin gizli tutulmasını istedi. Asliye Hukuk Mahkemesi de Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 no’lu kanun uyarınca; G.D’nin olaydan ruh sağlığının bozulduğunu, maruz kaldığı eylemler nedeniyle kendi ailesi tarafından da huzursuz edildiği, kimlik bilgilerinin tespit durumunda telafisi imkansız sonuç ve zararlara maruz kalabileceği gerekçesiyle genç kadının, adres ve kimlik bilgilerinin saklı tutulmasına ve işyerinin değiştirilmesine karar verdi.
Ankara’da buldular
Mahkeme kararının ardından G.D, görev yaptığı bakanlığın Ankara’daki bir biriminde görevlendirilirken adres bilgileri de saklı tutuldu. Ancak hem genç kadının eşi ve hem de ailesi, onun Ankara’da yaşadığını tespit etti ve kendisine yönelik tehditlerine devam etti. Bunun üzerine G.D, 28 Mart tarihinde Ankara 4. Aile Mahkemesi’ne başvurarak, annesi, eşi, ağabeyi ve iki ablası hakkında uzaklaştırma talebinde bulundu.
Vazgeç destek gelsin
Genç kadın başvuru dilekçesinde, kendisini şikayetinden vazgeçirmek amacıyla sanıklardan birinin oğlu ile evlendiren, cezaevinden mektup getirip baskı kuran ve “Anneme bir şey olursa ben de Ankara’ya gelip seni öldürürüm’ diyen ablası N.G.Ç. ve ilçede kendisi yüzünden dışarı dahi çıkmadığını her defasında dile getiren diğer ablası S.G.K., “cinsel istismar ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya ilişkin dava kapsamında’’ G.D.’yi şikayetinden sanıklarla sürekli iletişim kurup vazgeçirmeye çalışan, olaydan sürekli G.D.’yi sorumlu gören, davadan vazgeçerse sanıkların maddi anlamda destek olacağını söyleyen ağabeyi Ü.G, ardından da “Seni bataklıktan çıkardım” diyen kocası E.D. ile şikayetinden vazgeçmesi için baskı kuran annesi F.G. hakkında uzaklaştırma talebinde bulundu.
Tüm aileye uzaklaştırma
Ankara 4. Aile Mahkemesi Hâkimi Dursun Genel de 29 Mart tarihinde verdiği kararında genç kadının, annesi, eşi, ağabeyi ve iki ablasının, 6 ay süreyle şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, aşağılama veya küçük düşürme içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, genç kadının bulunduğu konuta, okula, işyerinin bulunduğu herhangi bir mahale 500 metre mesafesinde yaklaşmamasına, iletişim aracıyla rahatsız edilmemesine karar verdi.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.