Orta yaş ve üstü olanlardan sık sık dinlediğimiz sözlerden birisi de “ah nerede o eski insanlardır”.
Eskiden saygı vardı, sevgi vardı, yardımlaşmak vardı, büyüklerin sözünü dinlemek vardı, hak ve hukuka vardı, kanaat vardı, şükür vardı. Bu saydıklarım olduğundan mahallede köyde huzur vardı.
Her köyde, her mahallede manevi dayılar, anneler, amcalar, babalar, büyükanneler, teyzeler, ablalar, ağabeyler ve ahretlikler olurdu. Gençler bir derde düştüklerinde, ne yapacaklarını bilemediklerinde, kararsız kaldıklarında onlara giderler ve sorunlarını anlatırlardı. Onlar yaşlarının getirdiği bilgi, birikim ve tecrübelerini kullanarak insanların dertlerini dinler ve merhem olmaya çalışırlardı. Bu konuşmalar onlarda sır olarak aralarında kalır, bir üçüncü kişi bunu duymazdı.
Mahallede bir mesele çözüme kavuşamadığında kadı gibi hâkim gibi onlar karar verir herkes de onların verdiği karara uyardı. Çünkü onlar taraf tutmaz, Allah için doğru söyler ve doğru karar verirlerdi. Yaptıkları bu işin karşılığında maddi bir çıkar düşünmezlerdi.
Bu insanlar, tecrübe sahibi insanlardı, yaşla ilgisi yoktu, her yaşlanan insanın tecrübe sahibi olamadığı gibi yaşlanmadan başına çok işler gelmiş, çok kişilerle ve olaylarla karşılaşıp hepsinden ders almış gençlerde tecrübe sahibi olup; sözüne güvenilir duruma gelmiş olabilirlerdi. Mahallenin dert ortağı olan bu kişiler için yaşlarının kaç olduğunun hiç bir önemi yoktu. Onlar geçen zamanı bir ses kayıt cihazı gibi beyinlerine kayıt etmiş zamanı gelince faydalanmasını bilen insanlardı.
Giyim kuşam ve tutumları ile her zaman yeni nesle örnek olurlardı.
Onlar aşırıya kaçmazlar, her zaman orta yolu seçerler ama temizliğe çok dikkat ederler, ağızlarından çıkacak kelimelere çok özen gösterirlerdi. Bu şekilde olmasalardı zaten mahallenin akıl danışılanı olamazlardı. Onlar yaşlanmaktan korkmazlar, kalan vakitlerini devamlı verimli hale getirebilmek için, gençlere zamanın kıymetini öğretmek için çaba gösterirlerdi.
Bu insanlara, ebe, dede, teyze, amca dendiğinde gurur duyarlar bu sözleri iltifat kabul ederlerdi.
Ya şimdi!
Günümüz insanları yaşlılığı kabul etmiyorlar.
İnsanlar, yaşlanmaktan korkuyorlar. Bilhassa kadınlar; kazandıkları paranın büyük çoğunluğunu makyaj malzemelerine yatırıyorlar, estetik ameliyatlara yatırıyorlar ve daha genç görünebilmek için yarışıyorlar.
Karşılaştığımız ve adını bilmediğimiz bir kadına bırak nene veya ebe demeyi “teyze” desek kızıyorlar, elinde bastonu titreyerek yürümeye çalışan bir adama bırak dede demeyi “amca” desek suratlarını asıyorlar hatta kızıp “”ben yaşlı mıyım” diyorlar. Yaşlarını maskeleyerek genç bir birey gibi davranmaya çalışıyorlar yani kendileri olmaktan kaçıyorlar, hâlbuki eskiden insanlar yaşlandıkları için daha çok saygı gördüklerinden seviniyorlardı. Peki, şimdiki yaşlıların; yaşlılıklarını saklamaya çalışmakta hakları yok mu?
Hem var hem yok. Gençler yaşlılara hürmet etmiyorlar, onların sözlerini dinlemiyorlar, otobüslerde onlara yer vermiyorlar, bir düğün veya konserde gençler sandalyede otururken yaşlılar ayakta dikiliyor, bunun için yaşlılığı sevmiyorlar haklılar.
Haksızlar, çünkü gençlere iyi örnek olamadılar, gençlerin önünü serbest bıraktılar, ben yaşamadım çocuğum yaşasın dediler kendilerinin meydana getirdikleri eserdir şimdinin gençliği.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.