Necati Celal Çatal Hoca Yazdı ; Adım Adım Huzur Evi (13)….

Mimar geldi.
Baktı ve geri döndü. Yol paralarını vermek istedim, yemin etti, almadı, pirinç hediye etmek istedim, kabul etmedi.
Temel kazıldıktan sonra tekrar geldi.
1995 yılında başladığımız inşaatı 2002 yılında tamamladık. Ömer Sütçüoğlu Ağabey; “Bir huzurevi yapalım” demeye başladı.
Cami de çok yorulmuştum. Kasaba, köy gibi değildi. Herkes akıl veriyordu ama para veren işin bir tarafından tutan yoktu. Köyde, akşam konuşulduğunda sabah aynen uygulanıyordu.
Yorgunluğu yetmezmiş gibi irticai faaliyete bulunmaktan soruşturma geçirmiştim. Mahalleye cami yapmak irticai faaliyet oluyordu. Gerçi ceza almadım ama beni yıpratmıştı.
Her gün saat 15.00 dersten çıktıktan sonra yanıma dernek üyelerinden birini alıyor 1987 model reno arabamla buğday, çeltik topluyordum. Bunları paraya çevirip; inşaatı yapıyordum.
Allah, kimseyi kendisi için yardım toplamaya mecbur etmesin.
Yardım istemek çok zor.
Çok hatıralarım var. Asıl konum huzurevine gelmek ama işin zorluklarının anlaşılması bakımından yine birkaç hatıramı sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.
Dodurga köyüne gitmiştik.
İki kişiydik.
Muhtarı bulup durumu anlattık. Muhtar, bize iki kişi verdi. Birimiz köyün bir tarafından birimiz diğer tarafından ev ev geziyor ve yardım istiyorduk. Kadının bir tanesi tenekeye buğday doldurmuş zor getiriyordu ve ayağındaki kara lastik yırtılmış iple bağlamıştı. Getirdiği buğdayı benim ağzını açtığım çuvala doldururken;
”Allah sizden razı olsun evladım, hayrı ayağımıza getirdin, ben buradan oraya gidip bir tuğla olsun ustalara uzatamazdım” diye dua etmişti.
Bu şekilde dualar her köyde ediliyordu ama hemen o kadının evinden sonra gittiğimiz evde köylü vatandaş, “yardım topluyorlar, biraz buğday ver” dedi, Kadın:”Tövbe tövbe, taşı çıksa suyunu çıkartacak, çalışsa ya eli ayağı tutuyor, dilenmeye utanmıyor mu” dedi. Bana rehberlik eden adam:”Kendisine değil, öğretmen o, cami yaptırıyor, cami için topluyor” dediğinde bu defa kadıncağız dizlerine vurarak:
“Eyvah! Eyvah ben ne yaptım. Tövbe Allah’ım, beni af et” diye söylenmeye başlamıştı.
Rahmetli Emekli İmam Halil Teke Hoca’mla kuzu yardımı toplamaya gitmiştik. Yaylada bir yamaçtan indik karşı yamaçta koyun sürüsünü bulduk. Vatandaş bir kuzu verdi, arabanın bagajına koyup geri döndük. Ama çimenlerle kaplı olan indiğimiz yamaçtan geri çıkamıyorduk. Tekerlekler çimende kayıyordu. Yan çıkmak zorundaydım. Yan çıkarken araba devrilebilirdi. Halil Hoca’ma ; sen in devrilirsek ikimizde ölürüz,hiç değilse sen haber verirsin, dedim. Ve o şekilde yamaçtan çıktım.

Devam Edecek

Boyabat Gündemi hakkında 18700 makale
Boyabat Gündemi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın