Türkiye bayramları ile kutlamalarıyla şekil değiştiriyor…
19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramının ardından şimdi 29 Mayıs Fetih şölenleri ile ülkemizde her milli bayrama yeni ve alternatif bayramlarla süslemeye cumhuriyetin getirdiği bayramları gölgede bırakacak atılımlar yapılıyor..
İstanbul’un fethi bir devrin kapandığı yeni bir devrin açıldığı tarihtir.
29 Yaşında İstanbul’u feth eden komutan Fatih Sultan Mehmed Türk Milletine ebedi vatan olarak bırakmıştı.
Yine Osmanlı’nın yıkılışında İstanbul’un işgali ile son bulmuş, Konstantiniyyepolis hayalleri Avrupalının gözünde yeniden canlanmıştır
Günümüzde bile yıkılan Bizans’ı tekrar kurmak Bizans’ın başkenti Konstantiniyyepolis ismini yaşatmak için mücadele eden dernekler, vakıflar olduğu düşünüldüğünde İstanbul her zaman haçlının gönlünde, batının dilinde, Ortodoksların hayalinde olmaya devam edecektir.
Bu gün hala Fener Rum Patrikhanesi’nin bir kapısı olan Kin Kapısı kapalıysa bunun sebebi tarihe duyulan saygıdan değil alınmak istenen intikam hayalidir.
Kin Kapısı nasıl kapanmıştı;
Osmanlı İmparatorluğu’nda 2. Mahmut dönemi. Yıl 1821. Yunanistan’da Mora isyanı başlıyor. Devlet aleyhine ayaklanan Rumlar, binlerce Müslüman’ı kesiyor ve bu bölge Osmanlı egemenliğinden kopuyor. Yunanistan bağımsızlık elde ediyor. Mücadelenin başını da kilise ve papazlar çekiyor. İstanbul’da ise padişah emriyle Fener Rum Patrikhanesi basılıyor ve isyanın patrikhane tarafından tezgahlandığının belgeleri ele geçiriliyor. İstanbul’daki Patrik Gregorius’un bu isyanda önemli rolü olduğu, isyanı kışkırtıp büyük destek verdiği ortaya çıkıyor. Patrik Gregorius 2. Mahmut’un emriyle yargılanıyor ve suçlu bulunarak Patrikhane’nin ana girişi olan orta kapının önünde asılıyor. Ve Rumlar yemin ediyor: “İstanbul ele geçirilene ve aynı kapı önünde bir Türk büyüğü asılıncaya kadar kapı açılmayacak”
Evet 195 yıldır kapalı tutulan Kin Kapısı kapalı kaldıkça simgesel olarak bu niyet açıkça dillendirilmiş olacak, Rum’un hayalleri hiç bitmeyecektir. Bunu niye anlatıyorum 1. Dünya Savaşı sonrasında bu hayallerine oldukça yaklaşan Fener Rum Patrikhanesi, İstanbul’un işgal edilmesi ile umutlanmıştır. Yunan askerleri ile birlikte eylemlere katılmış, Müslüman Türk’ü katletmiş Fener Rum Patrikhanesi bunda öncü rol oynamıştır.
Bu gün gelinen nokta da İstanbul’,un fethi sadece 29 Mayıs’la sınırlandırılmış, fetih gününde bu gün yaşadığımız İstanbul’u bizlere bırakan ebedi Türk yurdu yapan Lozan’la kazandığımız İstanbul’u 2. Kez fetheden büyük komutan Mustafa Kemal’i ve silah arkadaşlarını unutturmak için büyük bir gayret gösterilmektedir. İstanbul’un işgalden kurtuluşu yeniden feth edilişinin yıl dönümü olan 6 Ekim 1923, 29 Mayıs 1453 kadar önemlidir!!!
Neden mi? 3 Kasım 1918’de başlayan ve 5 yıl süren işgal, 6 Ekim 1923’te bu gün Misak’ı Milli sınırlarını çizen Lozan Antlaşması ile İstanbul tekrar Türk yurdu olmuştur. Ebedi olarak Türk milletinin yaşam alanı olan Anadolu coğrafyasına stratejik noktaları ile Avrupa kıtasında hinterlandı ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarına dahil Lozan’la dahil olmuştur.
Oysa ki o gün sadece kendi saltanatını, kendi yaşam alanlarını güvence altına almak isteyen gruplar olsa idi, yani Mustafa Kemal gibi Türk milliyetçisi ve Türk tarih bilincine sahip, Türk ve müslüman dünyasının hassasiyetlerini bilen bir lider olmasa idi bu gün İstanbul Konstantiniyyepolis olur, Filistin gibi Müslümanlar ezilir, batı dünyasının bir coğrafyası olarak kalırdı.
Osmanlı geniş bir coğrafya da bir çok ülkeye ev sahipliği yaptı, bir çok ülkede yaşam sürdü. Ama Mustafa Kemal ve arkadaşlarını bu gün Kerkük ve Musul’u terk etmekle suçlayanlar aynı işgalin Osmanlı’nın yönetim merkezi olan İstanbul’da da yaşandığını oralarında işgal altında olduğunu unutmuş olacak ki, İstanbul’u 2.kez fetheden Osmanlı’nın şahsında Türklüğü Anadolu’da tekrar var eden, bu gün yaşadığımız coğrafya’yı bizlere teslim eden, İstanbul’u feth ederek peygamber övgüsüne mazhar olmuş bir padişah’ın kemiklerini sızlatmamak için gerekirse toptan ölümü göze alarak İstanbul’u fetheden Mustafa Kemal’e de selam olsun diyenlerdenim. Ben Cumhuriyeti Osmanlı ile yarış eden değil birlikte değerlendiren 6 Ekim’e de bir fetih gözü ile bakan Mustafa Kemal’in ve silah arkadaşlarının hakkını teslim eden yöneticilere de selam olsun.. 29 Mayıs Fetih şöleninde Mustafa Kemal’i unutup yaşadığı Cumhuriyete ihanet ederek 2. Fetih olan 6 Ekim 1923’ü gölgede bırakanlara yuh olsun…!!!
Unutmayın ki; Lozan olmasaydı, kutlayacağınız ve de bugün yaşam sürdüğünüz bir İstanbul olmayacaktı..
29 Mayıs 1453 döneminin şartları ve bir çağın kapanıp, bir çağın açıldığı tarih olarak önemlidir. Türk bilimi o dönemlerde zirvededir. Üreten Türk, yapan Türk, adaleti sağlayan Türk, hüküm süren ise müslüman dünyasıdır.
Bakın o büyük lider Fatih Sultan Mehmet Han için ne diyor;
Bir gün sofrada söz Fatih’e gelir. Atatürk sorar: “Tarih acaba benim mi, yoksa Fatih’in mi yaptığı işleri daha mühim bulacaktır?” Orada bulunanlar hemen atılırlar: “Tabii ki sizi.” Atatürk sorar: “Niçin?” Herkes kendince Atatürk’ün Fatih’ten üstün bir tarafını ispatlama yarışına girer. Dalkavuk mu yok? “Sizin yanınızda Fatih de kim oluyormuş!” diyenler bile çıkar. Bunun üzerine Atatürk, bu kişiye kızar, “Halt etmişsin” der. Şu sözler olgun bir devlet adamının bakışını yansıtır:
“Ben Fatih’ten büyük olabilir miyim? Çok kereler Fatih’in karşısında kaldığı meseleleri düşündüğüm zaman ben de aynı hal çarelerine varmışımdır. Yalnız, Fatih benim karşısında kaldığım meseleleri nasıl hallederdi? Bunu çok merak ederim. O BÜYÜK BİR ADAMDIR, BÜYÜK.”
Velhasıl dostlar;1453’te İstanbul’u fetheden Komutan Fatih Sultan Mehmet Han, onun bayrağını yere düşürmeyen ve İstanbul’dan vazgeçmeyen bizlere teslim eden komutan Mustafa Kemal.. .
Bunları ayrıştırarak değil kaynaştırarak millet, birlikte de değerlendirerek devlet oluruz.. Yoksa siz bana Cumhuriyetçi, ben size Osmanlıcı dersem geleceğimiz olan Cumhuriyete yazık ederiz… Geçmişi anacak fethi kutlayacak mekan bulamayız…
Saygılarımla…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.