Kara 15 Temmuz gecesinin gelişi yılar öncesinden belli idi…
Şimdi diyeceksiniz ki nerden biliyorsun?
Nerden mi biliyorum!
30 Haziran 2010 tarihli 184 sayılı BizimDurağan gazetesinde köşemde kaleme aldığım “İKTİDARIN GÖLGESİNDE KARANLIĞA GÖZ KIRPANLAR!!!” başlıklı bir makalem yayınlanmıştı. O makalemin bazı bölümlerini sizler için tekrar yayınlıyorum;
“…..Günümüz dünyasında fikir üretmeden üzerinde tartışmadan körü körüne bağlılık kendi düşüncelerini kabul ettirme sanatı ve buna bağlı olarak yürüyen iktidar hastalığına tutulanlar, her daim kendilerini iktidar olarak gören her devrin adamı tiplemeleridir. Onlar hiçbir zaman iktidardan inmeyen ve her iktidar döneminde iktidar yalakalığına soyunan hastalıklı tiplerdir.
Hatta o kadar ileri giderler ki; kafalarında var olan düşünceyi harekete geçirmek için ne kadar radikal karar varsa uygulamaya alırlar”
Dönemin Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu’nun sözleri üzerine bu günleri işaret ederek bir bölümde ,iktidarın gölgesinde karanlığa göz kırpanları işaret etmiştim; İşte o bölüm;
“……..Fethullah Gülen’in onursal başkanlığı’nı yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nca düzenlenen Abant Platformu’nda Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu’nun “DP 1950’de iktidara geldiğinde CHP’yi kapatıp, İnönü’yü de tarihteki huzurlu yere göndermemiş olması en büyük talihsizliktir” sözleri bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Bu gün bu ülkede yaşanan da demokrasinin katledilme sürecine girilmiş olmasıdır. Bakınız iktidar partiler kapatılmasın diye mücadele ederken iktidara yaranma ve yaklaşma mantığı ile hareket eden bir grup iktidardan daha faşizan bir tutumla Türkiye’nin nasıl bir dikta yönetimine gittiğini göstermektedir.
Asıl istenen tek elden tek merkezden kendisi gibi düşünen insanlar topluluğu oluşturmak ve kalıcı iktidar yaratma hevesidir. İktidar devlet ile siyaseti karıştırmamış olsa idi bu sözler karşısında yapması gereken tek hareket, soruşturmanın selameti açısından valiyi açığa alması ve soruşturmayı bu şekilde sürdürerek demokratik yaşama destek vermesi olmalı idi. Ama yapılan şikayet üzerine soruşturma olunca kendinden olana dokunmayan, kendisi gibi düşünmeyenleri cezalandıran bir iktidar tablosu karşımıza çıkmaktadır.
İktidar; kendisi düşünenleri her ne şartta olursa olsun korumakta ve kollamaktadır. Bu valimizi yarın milletvekili sıralamalarında görürsek şaşırmamalı!!! Çünkü; bu günlerde iktidarın gölgesinde devlet imkanları ile karanlığa göz kırpanlar var…”
Demiştim… O günlerde bu gün ki karanlık tabloya gidiş olduğu her halükarda görülebilir bir olgu idi!!..
Ama kimse bizi dinlemiyor sesimize ses vermiyor, en ağır biçimde ilan vermeyerek, suçlayarak gazetemizin kapanması için çaba sarf ediyorlardı.
O günlerde geçti, Allah’a şükür! Türk devleti yeniden hayat buldu.
Cumhuriyet ve demokrasi kazandı! Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy vb. davalarda haklarını kaybeden subayları savunduğumuzda savunur yazılar yazdığımızda, bize dönüp hakaret edenler umarım şimdi ders almış, göreve getirmelerde liyakat ve devlet tecrübesinin önemini kavramışlardır. Demokrasi birlikte yaşama birbirine tahammül etme, hoşgörü gösterme sanatıdır. Yanlışları eleştirmek sizin gibi düşünmeyenleri din penceresinden bakarak karanlığa hapsetmek demek ki her zaman doğru sonuç vermiyormuş!
Devlet olgusunun nasıl bir terbiye gerektirdiğini anlamışlardır. Lakin bu şekilde olmamalıdır!!!
Masum suçsuz insanların ekmeği ile oynanması, devletin alamadığı önlemlerin, iyilik için yardımda bulunan bireylerin cezalandırılmasına dönüşmemelidir.
Birileri ellerini sıvazlarken, birileri iktidarlarını korumak için kendi düştükleri yalan ve yaranma kuyusundan çıkmak için iftiralarla başkalarının geleceği ile oynamamalıdır.
Devlet bir an önce gözaltına alınan, darbe teşebbüsünde bulunan, açığa alınan bu insanların çocukları ve aileleri için tedbirler almalı artık teşhirden, servis edilen, kötü muamele görüntüsü olarak görülen, eleştirilen yayınları sosyal medya dahil tüm yayın organlarında durdurmalıdır.
Çünkü devlet her kesime ve herkese kucak açabilen yapının adıdır. Türkiye medeniyet yolunda ilerken geri kalmış kabile devletleri gibi bir yönetim anlayışı ile oluşturulmak istenen korku duvarlarını yıkmalı, hukuk devleti olduğunu göstermelidir. OHAL’le de hukuk içinde yaşanabileceğini, hukuksuzluğa geçit verilmeyeceğini göstermelidir. Çünkü devletle vatandaşı aynı kategori de değerlendirmek, aynı sorumluluğu yüklemek hukuksal olarakta doğru bir davranış değildir.
Devleti yönetenlerin kandırıldığı, aldatıldığı bir ortamda vatandaşın aldatılması, kandırılması kendi menfaatleri için masum yardımsever halkımızı kendi kirli oyunlarına alet eden grupların halk üzerinde başarılı olması kaçınılmazdır. Dini duyguları kendine siper edenler,, şeyhten, şıhtan, sultandan, emir alanlar kendi iktidarları için devleti kullanmaktan çekinmezler. Kendi dayanışmalarını oluşturanlar devletin yasasını tanımazlar.
Bunlara dur diyecek olan da devletin bizzat kendisidir. Devletin birimlerinin doğru bilgilerle aydınlattığı devlet olgusunun şekillendiği ortamlarda bu hücreler yaşama alanı bulamazlar. Onun içindir ki, devletin ve yönetenlerin sorumluluğu masum halka kesilmemelidir.
Saygılarımla…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.