SAVAŞA DEĞİL SEÇİME GİDİYORUZ
Son zamanlarda seçim propagandaları sosyal, görsel, yazılı ve sözlü basında öylesine sertleşti ve öylesine keskinleşti ki öncelikle siyasi parti yöneticileri ve temsilcileri ve dolayısıyla onlara gönül verenler sanki bir seçime değilde bir savaşa gidiyormuş gibi bir birlerine ağıza alınmayacak hakaretler, aşağılayıcı, rencide edici ve küçük düşürücü söz ve davranışlarla karşı tarafı tahrik ederek insanları kutuplaştırmaktadırlar.
Bu kutuplaşma bize seksenlerdeki (sağcı ve solcu )siyasetini hatırlatmaktadır.
O zamanda aynı evde aynı binada aynı mahallede oturan insanlar siyasî görüş ve düşünceleri yüzünden birbirleri ile tartıştırılmış, çatıştırılmış ve binlerce gencimiz bir hiç uğruna hayattan koparılmıştır.
Nice ocaklar söndürülmüş nice annelerin geleceğe dair umutları söndürülmüştür
Bizler bu acı olayları tekrar yaşamak istemiyoruz.
Bu vatan topraklarında yaşayan bu vatanın ekmeğini yiyip suyunu içen bu vatana maddi ve manevî katkılarda bulunan bütün etnik, siyasi ve dini gruplarla birlikte bu vatanda kardeşçe yaşamak istiyoruz .
Onun için hiç kimse kendisini bu vatanın gerçek sahibi gibi görüp diğer insanları bu vatanın düşmanları gibi görmeye ve göstermeye hakkı yoktur.
Çünkü hepimiz aynı gemide yaşıyoruz bu gemi alabora olur veya batarsa hepimiz birlikte batarız.
Onun için 85 milyon bir ve beraber kardeşçe yaşamalıyız, beraber yaşamak için bizi birbirimize bağlayan öyle çok sebeplerimiz var ki.
Bunlardan bir kaç tanesini sizlere arz edeyim.
Aynı topraklarda yaşıyoruz
Aynı havayı soluyoruz
Aynı sokaklarda geziyoruz
Aynı binalarda oturuyoruz
Aynı okullarda okuyoruz
Bir birimizden kız almışız kız vermişiz akraba olmuşuz, et ve tırnak misali iç içe girmişiz
Onun için özellikle bizi yöneten veya yönetmeye talip olanların
Şeyh Edebali‘nin Osman Bey‘e ettiği nasihatleri bütün siyasetçilerimizin kulağına küpe olmalıdır
• Ey Oğul! Beysin!
• Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…
• Güceniklik bize; gönül almak sana..
• Suçlamak bize; katlanmak sana..
• Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana..
• Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana..
• Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…
• Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana..
• Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..”
Bu sözleri duvarlara değil, kalbimize, beynimize nakşetmeliyiz. Hayatımıza tatbik edilmedikten sonra duvarda asılı durmuş neye yarar
Unutmayalım ki, dil yarası kılıç yarasından daha derin iz bırakır.
Siyaset için ailenizin eşinizin dostunuzun, komşularınızın sevdiklerinizin ve birbirinizin kalbini kırmamaya çalışın
Şu güzel söz de hepimizin kulağına küpe olsun
Cenazenize katılmayacak siyasiler için tabutunuzu omuzlayacak dost ve arkadaşlarınızı darıltmayınız
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu nunda “Sel gider kumu kalır” dediği gibi siyasî tartışmalar, kavgalar biter biz yine birbirimizle kalırız.