Hadiye Kılıçaslan Yazdı; Sadece Doktor Değil…

– Boyabat’ın Bektaş köyünün girişinde babamın kahvehanesi vardı. Bu yüzden köye gelen yabancılardan ilk bizim haberimiz olurdu. Babamla sohbet etmeden, kahvesini içmeden geçmezlerdi. 1984 yılının günlerinden bir gün köyümüze bir doktor geldi. Adı Sacit Karademir olan bu doktor, sağlık ocağı yapıldığından beri gelen ikinci doktordu. Babamın konukseverliği, içtenliği doktoru etkiler. Babam da doktoru sevmiştir. Nasıl sevmesin ki, doktorumuzda genel olarak okumuş yazmışlarda görülen büyüklenme, gurur, kibir gibi güzel insanları bile çirkinleştiren tutum ve davranışlar yoktur. Kısa süre içinde bizim aileden, dahası köyden biri olup çıkmıştı.
***
– O yıllarda köyümüzün içme suyu kuyulardan çekilirdi. Su çekme işini en çok kadınların yaptığını gören Sacit Bey, bu duruma üzülür. Bir çözüm bulmalıyız diye köylü ile birlikte sesli düşünür. Kendisi gibi okumuş yazmış mühendis arkadaşlarına danışır. Onları köye davet eder. Çevreyi gezdirerek köye getirebilecekleri su ararlar. Yaklaşık 2 km. uzaklıkta bulunan Gökırmak vardır. Irmağın yakınında sondaj yaptırıp çıkan suyu analiz için Ankara’ya ilgili kuruluşa yolladı. Oradan suyun “içilebilir” raporunu alınca, hiç beklemeden işe koyuldu. Sondaj yapılan yere bir depo yapılarak, depodan köyün içinde tesbit edilen çeşme yerlerine kadar kanallar kazıldı. Kanalların kazılmasını köylülerimiz imece ile yaptılar. Borular döşendi. Suyumuz geldi. Köylümüz kuyu suyundan kurtulmuş oldu.
***
– Doktor, çalışkan biriydi. Bizim eve sık sık gelirdi. Birlikte yemekler yer, ailecek demli çayların eşliğinde uzun uzun sohbetler ederdik. Sağlık Ocağında hemşire Urfalı Ahmet Bey, Gaziantepli Ebe Hanım, köy imamı Sadettin Bey bir aile gibiydik. Bu ailenin kurucusu Sacit Beydi. Köyümüzün kıraç bölgesinde bir sulama göleti vardı. Bu göletin çevresi “keltepe” dediğimiz ağaçsız kupkuru tepelerdi. Sacit Bey, Orman Bölge Müdürlüğü ile bağlantı kurup bu tepelere çam fidanı aldı. Kel tepelerin ağaçlandırılmasına çok sevinen köylülerimiz fidan dikim işini de birbirleriyle yarışırcasına imece ile yaptılar. Göletin suyu ile iki yaz sulanan fidanlar gelişip boy attılar Şimdi o kel tepeler kocaman ağaçlardan oluşan yemyeşil orman oldu.
***
– Onca işin uğraşın arasında kendine de zaman ayıran bir insandı. Ara sıra daha çok spor olsun diye çalışma arkadaşlarıyla ava giderdi. Yine böyle ava gideceği birgün yolda rastladığı babama “tavşanı sizde yiyeceğiz” demiş. Lakin avlamak şöyle dursun bir tane tavşan görmeden dönmüşler. Babama mahçup olmamak İçin başka birinin avladığı tavşanı yüksek fiyata satın almış. Babamda sanki biliyormuş gibi şaka yollu, “bu tavşanı siz avlamadınız, çünkü bir ayağı topal, bir gözü kör” demiş. Neyse, annem tavşanı tereyağı ile pişirdi. Hep birlikte afiyetle yedik. Çaylar içilip sohbetler edildikten sonra Doktor, tavşanı nasıl satın aldığını anlattı. Köyde uzunca bir süre fıkra niyetine bu konu konuşuldu.
***
– İki yıl sonra Sacit Bey TUS’u (Tıp uzmanlık sınavı) kazanarak köyümüzden ayrıldı. Ayrıldıktan sonrada köyümüzün, köylümüzün sorunlarına çözümler üretmeyi sürdürdü. Ondan sonrada doktorlar geldi. Onlarda iyi doktorlardı. Ama sadece doktorlardı. Sacit Bey, Cumhuriyet’in yetiştirdiği bir aydın. Kendini halkının aydınlık geleceğine adamış bir aydınlanma neferi. Halkın içinden çıkmış bir halk önderiydi. O gittikten sonra doğan bir çok erkek çocuğa “Sacit” adı verildi. Bu anıyı yazarken Sacit Bey’e ulaştım. Ünlü bir doktor olmuş. Sanıyorum özel kliniği varmış. Aradığıma ve yazacağıma çok sevindi. “Bende Bektaş köyünden çok şey öğrendim” dedi. Düşünüyorumda, Anadolu’nun ücra köşelerinde Sacit Bey gibi iyiler iyisi okumuş yazmışlar var mıdır? Yoksa o iyi insanlar kadir kıymet bilmediğimiz için kendi dünyalarına mı çekildiler?
***
– Ebe Hanımın eşi beni her gördüğünde babamı, annemi, o eski güzel günleri anlatır. Anlatılanları dinlerken çok duygulanırım. Annemi, babamı erken kaybettim. Bu yüzden olsa gerek sulu gözlü duygulanmalarım. Babam geleneksel kültür bilgesi bir insandı. Sözü, sohbeti dinlenirdi. Geniş bir çevrede saygınlığı vardı. Köye gelen, köyden yolu geçen herkes babama uğrardı. Şimdi her gün işe gidip gelirken köyümden geçiyorum. Ormanı uzaktan görünce Sacit Bey aklıma gelir. Güzel günlerin özlemiyle yanar yüreğim, sızılar içim.

YAZI DÜKKANI AKADEMİ
(20.04.2019 Cumartesi) Hediye Kılıçaslan

 

 

 

Boyabat Gündemi hakkında 18700 makale
Boyabat Gündemi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın