İbadet ve ibadet hanelerin tarihinin İnsanlık tarihi kadar mazisi vardır. Çünkü ilk insan olarak yaratılan Hz Adem (A.S)’dan günümüze kadar bütün insanlar yaratana ibadet etmekle sorumlu tutulmuşlardır. Bundan dolayıdır ki dünyaya gelen bütün insanlar çeşitli şekil ve içeriklerde yaratana ibadet etme ihtiyacı duymuşlardır. Sorumlu oldukları ibadetleri yapabilmek için de kendi inançlarına göre ibadethanelerini oluşturmuş ve bu ibadethanelerde ibadetlerini yapmışlardır.
Örneğin ilahi dinler olarak bildiğimiz Hristiyanlar kiliselerde, Yahudiler Havra ve Sinagoglarda ibadetlerini yaparken batıl dinler olarak bildiğimiz Budizme inanan Budistlet ‘’Stupa’’ adı verilen yerlerde, Hinduizme inanan Hindular ’’ Mandir’’ adını verdikleri yerlerde, ve Mecusilik (ateşgedeler) ‘’Ateşgah’’ adını verdikleri mabetlerde ibadetlerini yaparlardı.
Son ilahi din olan İslam dininde ise :Camii ve mescitlerde bu ibadetler yapılmıştır. Hz Peygamberimiz ve sahabiler zamanında Camii ve Mescitler kerpiç duvarlarla çevrilmiş üzeri hurma dalı ile kapatılmış olan basit yerlerdi. Fetih ve Hicretlerle genişleyen İslamiyetin diğer ülkelere de yayılması ile birlikte o ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyo- kültürel durumlarına göre Camii ve mescitler inşa edilmeye başlamıştır. Ekonomik ve teknolojik imkanlarında gelişmesiyle birlikte Selçuklu devletinde bu yapılar biraz daha planlı ve düzenli yapılmaya başlamış, Osmanlı döneminde ise bu yapıların etraflarına Han,Hamam,Aş evi,yetim hane ,Kütüphane gibi yapılar ilave edilerek çoğu zaman bir külliye şeklinde inşa edilmiştir. Mahalle arasında olan küçük ibadethanelere Mescit, Şehrin merkezi yerlerinde olan büyük ve daha teferruatlı ve teşkilatlı olan ibadet yerlerine de Camii denilmiştir.
Görüldüğü gibi İslam inancında ve İslam kültüründe ibadethane olarak yapılan bu Mescit ve Camiler sadece beş vakit namaz kılmak için yapılmamıştır. Camiler bazen bir ibadet yeri, bazen bir eğitim ve öğretim yeri, bazen bir istişare yeri, bazen bir aş evi, bazen bir yetim hane, bazen de bir askeri kışla olarak kullanılmıştır. Onun için Camiler Müslümanların sanki ikinci bir evi gibi dir . Çeşitli hizmetler için kullanılan bu Mescit ve Camilerden adalet timsali Hz Ömerler, sadakat timsali Hz Ebu Bekirler, Fazilet timsali Hz Osmanlar, Cesaret timsali Hz Ali’ler yetişmiştir ve bu döneme de ASRI SAADET(Saadet Asrı)adı verilmiştir.
İslam tarihine şöyle bir göz attığımızda Asrı Saadet dönemi başta olmak üzere ,Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar dönemlerinde Camii ve Mescitlerin imar ve inşasına büyük önem verilmiş ve her medeniyetin kendine has mimari özelliklerini taşıyan değişik mimari özelliklerde ibadethaneler yapılmıştır. Bunun en son ve en güzel örneklerini Osmanlı imparatorluğu zamanında yapılan ibadethanelerde görüyoruz.
Devletin yada şahısların yaptırmış olduğu bu ibadet hanelerin etrafında Han, hamam, aş evi, yetim hane ve kütüphane gibi insanların zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak başka ilave yapılar yapıldığını görüyoruz. Böylece; Mescit ve Camiler Müslümanların buluştukları, kavuştukları , konuştukları, dertleştikleri sorunlarına çözüm aradıkları bir merkez haline getirilmiştir. Kısacası; Camii ve mescitler Müslümanların ikinci bir adresi haline gelmiştir.
İkinci bir adres haline gelen bu Camii ve Mescitlerden Mevlana Celaleddin-i Rumi, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Aziz Mahmut Hüdayi, Molla Gürani gibi evliyalar, İbni Haldun, Mimar Sinan, Sadi Şirazi gibi mütefekkirler, Hasan Basri, Akşemsettin, İmamı Gazali, Muhyiddini arabi, Ömer b.Abdül Aziz gibi alimler ve ülemalar yetişmiştir. İçinde bulunmuş olduğumuz zamana göz attığımızda Cumhuriyetin ilanından sonra (LAİKLİK) Din ile Devlet işlerinin birbirlerinden ayrılması sonucunda Camii ve Mescitlerin yukarıda saymış olduğumuz birçok fonksiyonu elinden alınarak diğer resmi kurum ve kuruluşlara devredilmiştir. Artık buralar sadece günde beş vakit namaz kılmak için yapılmış mekânlar haline getirilmiştir. Artık bu gün Camilerimiz yaşı ellinin üzerinde olan emekli olmuş artık hiçbir ideali ve hedefi olmayan eve köye sığmayan yaşamaktan umudunu kesmiş son bir ümit olarak Camiye ve cemaate gelen üç beş piri faninin mekânı haline gelmiştir.
Diğer insanların haftada bir Cuma namazına ve ya senede iki defa bayram namazına veya bir yakını öldüğünde cenaze namazına geldiği bir yer haline gelmiştir. Kısacası; Camiiler cemaatinden koparılmış ve bu gün Camiiler hiçbir toplumsal soruna çözüm, hiçbir toplumsal yaraya merhem olamamaktadır. Burada sizinle duyarlı bir vatandaşın bu konu hakkında sosyal medyada paylaştığı bir yazıyı aynen paylaşıyorum çünkü bu yazı Camii ve mescitlerimizin bu günkü durumunu gözler önüne seren bir yazı…yazısında diyor ki …’’Türkiye genelinde yaklaşık 85 bin camii var ve bu Camilerin altlarında marketler, özel sağlık klınikleri, dükkanlar ve ofisler var. Hepsinden kira akıyor. Ancak ne hikmettir ki tek bir caminin altında aş evi yok ,yetimhane yok yada barınılacak bir yer yok. Bütün camilerin kapılarında onlarca dilenci var, onlarca fakir el açıyor ancak hiçbir camii toplumsal bir yaraya merhem olmuyor. hiç bir toplumsal sorunun bir köşesinden tutmuyor. Türkiye deki 85 bin Camii bir evsize barınak olsa 85 bin kişi sokaklardan kurtulur.
Her camii bir kişi doyurmuş olsa 85 bin aç doyar. Hani ‘’Komşusu aç’ken tok yatan bizden değildir’’ diyen bir inanç sisteminden geliyordunuz…? Siz oruç tutmayanları takip etmeye devam edin. Aç yoksul yetim kimsesiz olduğu gibi yaşasın.. Sizin için önemli değil’’ İşte bunu fırsat bilen bazı din tüccarları da boş durmamış milletin dini duygularını sömürmek onların inançları üzerinden kendilerine rant sağlamak için tarikat ve cemaat adı altında bir kısım dini gruplar oluşturmuşlar. Kendilerini bir kurtarıcı bir mehdi gibi lanse ederek o saf ve temiz kalpli insanların dini inanç ve duygularını maddi ve manevi olarak sömürmüşlerdir. Temenni ve arzumuz odur ki Camilerimizin tekrar eski fonksiyonlarına geri dönerek cemaatinin bütün sorunlarına çözüm bulabileceği mekanlar olmasıdır.
Yoksa bu gün Cami ve Mescitlerden uzaklaşan nesillerin gidecekleri yüzlerce binlerce yer ve mekân vardır. Bu yerler ; Elbette ki nefsin, şehvetin , Şeytanın ve Şeytan fikirli insanların kurmuş olduğu tuzaklarla dolu yerlerdir. Rabbim; Hepimizin nefsini ve neslini Şeytanın ve Şeytan fikirli insanların tuzaklarından korusun….Amin
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.