Bu yıl nerede ise tüm köylerde merkezde meydana gelen bir durum çeltik üreticisini perişan etti.
Özellikle çeltik çıkımı olarak tabir edilen çeltik hasadının toplanması ile oluşan ekonomik sirkülasyon bu dönemde olduğu gibi hiç bir dönem bu kadar kötü olmamıştı.
Tarımın en zor ve meşakkatli işlerinden biri olan çeltik ekimi özel bir gayret ve takip gerektirdiği muhakkak…
Bütün çabalara girişimlere, çeltiğin ekilmesinden sudan başını çıkartıp, hasat zamanına kadar gereken ilaçların en iyisinin en kalitelisinin kullanılmasına karşılık verim ve üretim rekoltesi hiç bu kadar kötü olmamıştı…
Randuman düşüklüğü %60- 70 lere dayanırken dönümdeki hasat oranı kaybı % 80lerekadar düşen tarlalar oldu…
Elde ettiği ürünü yok pahasına satan mı dersiniz uzun vade ile borçlanan mı dersiniz ya da borcunu ödeyemeyip aldığı krediyi bir başka döneme erteleyen yüzlerce çiftçi mi dersiniz bilmem ama Durağan’da ve Saraydüzü’ne bağlı bazı köylerde çeltik üreticisi kan ağlıyor…
2002 yılında verdiği fiyata bile elindeki çeltiğe veremeyen çeltik üreticisini sigorta poliçeleri de kurtaramadı..
Sigorta sözleşmelerinde hastalık ya da ürün kaybı ile ilgili bir bölüm olmadığı için zararını sineye çeken çeltik üreticisi şimdi sorguluyor; elimde olmayan nedenlerle hasadımı kaldıramıyor, ektiğim sertifikalı tohum ya da üreticiden kaynaklanmayan nedenlerle ben zarara uğruyorsam sigorta da bunu karşılamıyorsa ürünü yakmak ya da doğal afet için dua etmek mi gerekiyor diyerek duruma isyan ediyor..
Yılda sadece sigorta için milyarlarca lira para yatıran bir o kadar da devlet kaynağından desteklenen tarımdaki ürün sigortası maalesef üreticinin derdine derman değil..
Devlet ürününü sigortalat zararını karşılayalım diyor..
Vatandaş gidiyor ürünü bu iş devlet bilir diyerek sigortalatıyor..
İçindeki maddeleri nelerin sigorta kapsamında olduğunu tam anlamadan da olsa devletine güvenerek atıyor imzayı….
Eee devlet baba çiftçisini üreticisini düşünür!!! Diye..
Ama evdeki hesap çarşıya uymuyor derler ya…
İşte o misal..
Elindeki parayı sigortayı kaptıran, üstelik ürününü de mevsim şartlarına heba eden üretici soruyor; yağmuru durdurmak için çadır mı germeli, güneşin ısıtması nasıl engellenmeli?
Velhasıl sigorta doğal afet olsun öderim diyor….
İyi de yağmurun aşırı yağması güneşin mevsim normallerinin üzerinde ısıtması sonucu ortaya çıkan ürün kaybı doğal afet değilse doğal afet nedir? Sigorta buna da bir açıklama getirmelidir…
Velhasıl çeltiği dolu vurmadı, üretici yakmadı ama şimdi dertte onun keder de..
Ne devlet yanında ne de sigorta…
Mustafa EKER
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.