Bugün, Cuma vaktinde akülü tekerlekli sandalye ile cami tarafına gitmek isteyen bir amca dikkatimi çekti. Yolda bulunan yağmur suyu ızgarası nedeniyle kaldırımla yol arasında kalan (kaldırım yok işyerlerinin yükseltileri var) 80 cm kadar alandan yavaşça yolun diğer kısmına geçti. Cami tarafına giden yola dönmek istedi ancak park edilen araçlar arasından geçmesinin imkansız olduğunu görünce biraz geri gelerek yolun karşı tarafına geçti ve diğer yoldan devam etti.
Ben de karşı yoldan… Ve fark ettim ki, sokaklarımızdan bile kendimize ne derece önem verdiğimiz nasıl da belli. Düzensiz, bencilce, ilgisiz… evet, biraz ağır oluyor ama öyle…
İlgisiz olunan bu sokaklar, kendi kültürünü oluşturmuş ve isyankar bir uslup geliştirmişti. Bu benim o sokaklardan geçerken gördüğüm ve okuduğumdu.
Kendisinden bir karış fazla yer kapan bencilliğimiz nedeniyle soğuk nevale gibi dolaştığımız sokaklarda, her adımımızda hissettiğimiz vicdani rahatsızlık, gün yüzünü bacadan gören bu sokakları hayata küstürmüştü. Bu benim o sokaklardan geçerken gördüğüm ve okuduğumdu.
Düzensizliğimiz ise ne gariptir ki, bu sokaklara başıboş bir hayatı layık görmüştü. Yola döşenen taşlar denk geldiği yeri beğenmeyerek o yeri terk etmiş, bir başka evin bahçesinde giriş ile topraklı alanı birbirinden ayırarak guya nizamı sağlamıştı. Bu benim o sokaklardan geçerken gördüğüm ve okuduğumdu.
Bunları ben görür ve okurken biliyorum ki yolu uzayan yaşlı amcanın tekerlekli sandalyesinin aküsü tükeniyordu. Bu da bizim kendimizde göremediğimizdi. Ömür tükeniyordu, lakin biz önemsemiyorduk…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.