İlk yardım toplamaya korkarak gitmiştim.
Mahcup olmamak, kendimize güven getirmek amacıyla en çok yardım eden köyü araştırmıştık. Bize Durağan’ın Karacaoğlan Köyünün yardım sever olduğunu söylediler. İlk yardım toplamaya daha önce orada imamlık yapmış Rahmetli Halil Hoca’mla gitmiştim.
Kasım ayı idi.
O köy, çeltik köyü idi.
Orada çeltik topluyorduk. Muhtar önümüze babasını kattı. Baba evlere bağırıyor;
“cami yardımı toplanıyor”, diyordu.
Kadınlar ellerinde küçük tepsilerle çeltik veriyorlardı. Ben korkmuş ve bu işi başaramayacağız, demeye başlamıştım. En çok yardım eden köy demişlerdi ama herkes 1-2kg çeltik veriyordu. Bu yardımlarla koskoca cami nasıl yapılırdı?
Bayanın bir tanesi muhtarın babasına:
“Herkes satacağını sattı, pirinç yapacağını yaptı, bu ayda çeltik toplanmaz ki, tohuma ayırdığımızdan veriyorum,” dediğini duydum. İşin aslını neden az verdiklerini anlamış oldum.
Muhtarın babasına:
Amca, biz inşaata bu sene başladık, biz bilemedik, yanlış zamanda geldik, bak kadınlar üzülüyor, yardım toplamayı bırakalım, seneye zamanında gelelim. Dediğimde Amca:
“Hayır, evlat, devam, seneye de gelirsin,” deyip devam etti.
Bir kadın daha aynı şeyi söyledi. Sonra bir kadın daha aynı şeyi söyleyince; ben bırakmak için Amcaya söyledim. Bana döndü şunu dedi:
”Evlat geçen sene kuraklık oldu, kimse çeltik elde edemedi, bu sene bolluk oldu, evet, siz zamanında gelmediniz ama sizi zamanında göndermeyip şimdi gönderen Allah, bakalım Karacaoğlanlılar geçen seneyi unutmuşlar mı, diye bizi sınıyor. Kimse sizin için vermiyor, kim verirse kendi için veriyor, anlaşıldı, siz bu konuda acemisiniz, ne çıkarsa bahtımıza, inşallah Allah seneye yine bize bol verir, sizde zamanında gelirsiniz” dedi ve devam etti. Gerçekten de bir sene sonra gittiğimizde herkes birer çuval dolusu çeltik verdi.
İkinci sene yine bir köye yine Halil Hoca’mla gitmiştik. Bir harmanda iki kardeş çeltikleri sermişler kurutuyorlardı. Bir tanesi beni tanıyor diğeri tanımıyordu ama Halil Hoca’mı her ikisi de tanıyorlardı. Beni de tanıyan küçük kardeşti. Hemen bir çuval doldurdu, ağzını dikti ve arabamın bagajına kucaklayıp koydu. Rahmetli anacığı da pencereden o zamanın 20 milyonunu atarak; “bu da benim hayırım olsun” dedi.
DEVAM EDECEK
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.