Aydınlık mı? Karanlık mı? Bu iki sorunun cevabı yüzyıllardır aranmıştır. Kimine göre aydınlık; ilim ve bilim, kimine göre dinlerin ilahi emirleri, kimine göre coğrafyanın getirdiği gelenekselleşmiş şekillenmiş yaşam biçimi aydınlığa giden yoldur. Ama bütün bunların tek öğreticisi konumunda bulunan, ülkeler fethettiren, gönüllerde sevgi tomurcukları yeşertenler ve değişmeyen tek gerçeğimiz olan; ama tek güne sığdırılan öğretmenlerimizdir. İşte bu gün o cefakar, vefakar makam ve koltuk sevdalısı olmadan yaşayan bireyin ve de dünyamızın değişmeyen tek aydınlık yüzü olan öğretmenlerimizin günüdür…
Onlar toplumun aydınlık yüzü, geleceğe bakan ve toplumu yetiştiren örnek insanlardır. Onlar İnsanlığı aydınlığa çıkaran tek gerçek ise öğrencisini oya gibi nakış nakış işleyen ona şekil verip yetiştiren insanlığın hizmetine sunan öğretmendir… Onlar karanlıkları boğmak, karanlıkta kalanlara ışık olmak için yetiştirdikleri cevherleri, toplumun her köşesine serpiştiren insana insan olmayı hatırlatan; ama insanca yaşamak için hükümetin kendine verdiğine razı olmak zorunda kalan ve insana yatırım yapan ve yetiştirdiği insanların eli ile yine meslek grubunun en alt sıralarına itilen bir meslek grubunun temsilcileridir. Siyasetin kol gezdiği, insan yetiştiren bu mesleğin en son tercih edilen bir olgu olarak toplumun önüne geçtiği bu dönemde, içlerindeki insan sevgisini topluma sunmanın gayreti içinde olan öğretmenliği, bir aşk bir sevda olarak benimseyip gelecek nesillere aktaran eli öpülesice öğretmenlerimizin bu günleri kutlu, yarınları umutlu sevdaları daim olsun… Onlar hep aydınlattılar! Karanlığa kapılarını kapattıkları günden bu tarafa ışıkları ile insanlığı aydınlattılar!
Bu hafta başı Sinop Valisi Hasan İpek’in üyesi ve temsilcisi bulunduğum 15 Eylül Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyareti nedeni ile hafta başında Sinoptaydım. Kurban bayramının arifesinde başlayan olaylar sonrasında ayağının tozu ile ilk olarak Durağan’a gelen İpek, Sinop medyasının olaylara bakışından ve duyarlı davranışından dolayı oldukça memnun olduğunu ifade ederek, basın çalışanlarına teşekkür ediyordu. İlk bakışta oldukça sert bir mizaç çizen İpek, sohbet koyulaştıkça devlet tecrübesi, olaylara hakimiyeti ile beni oldukça şaşırtmıştı. Öncelikle devlet adamı kimliğinin üstünde olması vatandaşlarım arasında ayrım yapmam izlenimi, söylenen her konuyu not aldırması geri dönüş yapılmasını sağlaması oldukça dikkatimi çekti. Karabük doğumlu olan İpek’in bu ziyarette diğer bir yönü sıradan biri olmadığını anlamış olmamdı. Belçika-Brüksel’de NATO uzmanlığı yapan İpek’in güvenlik noktasında oldukça deneyimli bir vali olması ise Durağan’daki olaylar sonrasında onun neden acil olarak Sinop’a görevlendirildiğini açıklayan önemli bir ayrıntı olarak öne çıkıyor.
Her olayın bir perde arkası birde muhatapların savunma hakkı vardır. Gazetecilerin her türlü sorusuna açık yüreklilikle cevap vermesi, ayrıntılı anlatımı kendine duyduğu özgüven devlet burda mesajını her hali ile belli ediyordu. Çıkış sırasında kendisine FETÖ ve PYD yapılanması kapsamında açığa alınan evine ekmek getirmekte zorlanan insanların durumunu sordum. Özellikle kendilerini hakim ve savcı yerine koyarak direk suçlu ilan edilen, fakirlik belgesi bile alamayan, vatandaşlık hizmetlerinin verilmesinde yaşanan aksamaları gündeme getirdiğimde konun incelenmesini devletin böyle bir uygulamasının olmadığını belirtmesi dikkatimi çekti.
Devlet suçsuzun olduğu kadar suçlunun da devletidir. Vatandaşlıktan çıkarılmayan her birey vatandaşlık haklarından yararlanma hakkına sahiptir. Özel güvenlik sebepleri, yaşanan gelişmeler sadece belirli hakların kısıtlanmasına, kamu görevinin yaptırılmamasına ya da mahkeme kararı ile özgürlüklerin kısıtlanmasına hükmedilebilir. Amma hiç birşey insan haklarının ve de yaşama hakkının işlemesine engel değildir. Bu nedenle özellikle insani ihtiyaçların karşılanmasında doğacak mağduriyetlerin giderilmesinde, verilecek belgelerin verilmesinde kurumlar ve de görevliler ihtiyaç olup olmadığına bakarak karar vermelidirler. Gazete olarak bana gelen bir olayda muhtarların FETÖ/PYD soruşturmaları kapsamında açığa alınan vatandaşlara fakirlik belgesi verilmediğini, bununda bir emirle olduğunun beyan edilmesi üzerine inceleme gereği duydum. Mahkeme kadıya mülk olmadığı gibi hiç bir mühür de seçilmişe imtiyazli ve yasalar üstü bir yetki tanımaz. Bir belge verilecekse bu belge ancak kişinin o şartları taşıyıp taşımadığına bakılarak verilir. Zenginse ya da gayri menkul sahibi ise bu belge verilmez bu da yazılır.
Amma sadece yapılan soruşturmalar görevden uzaklaştırmalardan korkularak sözle söylenen ya da söylendiği iddia edilen bir sözle vatandaşların belge isteği geri çevrilmemelidir. Yaşanacak bir insanlık dramında sorumluluk sahibi olmamak adına kişinin neyle suçlandığı veya nasıl bir yolda olduğuna bakılmaksızın insani ihtiyaçlarının giderilmesinde devlet dünde üzerine yapmış yarında yapacaktır. Önemli olan husus ise devletin valisi diyor ki; bizim böyle bir talimatımız yok.. İhtiyaç sahibi ise gerekli yardımlar sağlanır! Devlet işte budur! Mahkeme suçlarsa cezaevine, idare suçlarsa sokağa, devlet suçlarsa vatandaşlıktan atar… Şayet hala Türkiye Cumhuriyeti kimliğine taşıyorsa insani yardımlardan devletin vatandaşına sunduğu imkanlardan faydalandığı anlamına gelir! Bu nedenle sayın valimize göstermiş olduğu ilgi ve alakaya duyarlılığa ve devlet adamlığı kimliğine bir kez daha teşekkür ediyorum…
Mustafa Eker – Şehir Gazetesi- Durakhan
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.