24 yıldır yol kenarında “Aşık Ecevit’in yeri” diye yapılan durakta sevdiği kadını bekleyen Ecevit’in hikayasi dinleyenleri duygulandırdı.
Mevlânâ’ya göre; Uçsuz-bucaksız, zamansız ve mekânsız, sonsuz olan nasıl anlatıma sığacak veya sığdırılacaktır? Aşkın nasıl bir şey olduğu da sorulamaz. Zira o bir çeşit deliliktir, divâneliktir; delilere vurulan zincir türünden olmasa da, insanı zincire vurdurur…
İşte 24 yıldır yol kenarında sevdiği kadını bekleyen Ecevit’in hikayesi…
“Boyabat’ın Gökçeağaçsakızı köyünde 1975 yılında dünyaya gelmiş. Beş kardeşin en büyüğü olan Ecevit’in anne adı Cemile, baba adı Ali’dir. 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtında gösterdiği başarıdan dolayı kendisine Bülent Ecevit’in adı verilmiştir. Ecevit, doğduktan sonra ateşli bir hastalık geçirmiş ve âmâ olmuştur. Daha sonra köylünün yardımlarıyla tedavi olmuş ve görme yetisinin az da olsa kazanabilmiştir.
Boyabatlı Ecevit, gençliğinde bir kıza âşık olur; fakat kızı ona vermezler. Daha sonra kız, Ayancık’ın Çangal tarafına gelin gider. Bunun üzerine aklını yitiren Ecevit, Sakız’daki Ayancık yol ayrımında yaz, kış, yağmur, kar, çamur demeden ayakta sevdiğinin döneceği günü bekler. Ecevit, Çangal yolundan gelen geçenlerin zamanla ilgisini çeker ve sevgisini kazanır. Geçenler boş geçmez, ona yiyecek içecek verir. Kamyoncuların yöresel deyişle “gardaşluğu” olur.
Sıcaklığı, samimiyeti, fotoğraflara da yansımış olan güler yüzüyle hem yörede yaşayanların hem de yoldan geçenlerin kalbini kazanmıştır.
Kimi zaman yoldan geçen vatandaşlar kendisiyle iletişim kurmak isterler. Ecevit’in aşk hikâyesi yöre halkı tarafından az çok bilindiği için bazıları “Artık bekleme, Ayşe gelmez.” şeklinde cümlelerle Ecevit’e laf atmalarına karşın o adeta halk edebiyatındaki umudunu ve sabrını asla yitirmeyen kahramanlar gibi “Gelecek, gelecek! ” şeklinde kızarak cevap verir.
Ecevit’in en çok bulunduğu mevki “Âşık Ecevit’in Yeri” olarak anılmakta ve tanınmaktadır. Yolunuz düşerse kendisine sevgiyle selam ediniz.”
Editör: Özlem Kıral
Kaynak: Yeniçağ